Bu yazıyı 2 dakika 11 saniyede okuyabilirsiniz.
Annenizin pilavı, çocukken hastayken pişirdiği tavuk suyu çorbası, mutsuzken kaşık kaşık yemek istediğiniz patates püreleri… Çocukluğunuzda yediğiniz yemeklerin tadını aramanız tesadüf değil
Bazı yemeklerin bir büyüsü varmış gibi gelir. Daha ilk lokmada çocukluğunuza, neşeli bir ana ışınlanmışsınız gibi hissedersiniz. Kimisi için köfte patates, kimisi için nohut pilav, kimisi için domatesli makarna. Size o “evdeymiş gibi”, kendinizi iyi hissettiren yemeklerin verdiği his, bilimsel olarak kanıtlanmış bir mesele ve gerçek.
Yemeklerle duygular arasındaki ilişki, 60’lı yıllardan beri biliniyor. 1966’da yayımlanan bir makalede, “Stres altındaki yetişkinler, çocukluklarının güvenli ruh haline dönmek istediklerinde tavuk çorbası gibi rahatlatıcı yemeklere dönerler” yazıyor. O yamuk yumuk kesilmiş bir kısmı çok, bir kısmı az kızarmış patates kızartmaları, annenizin yaptığına benzer bir tavuk suyu çorbası, ısırdığınız an gözlerinizden yaşlar getiren anneannenizinkine benzeyen puf böreği size, çocukluğunuzu, sevildiğiniz, sarılıp sarmalandığınız zamanları anımsatıyor.
Kendimizi iyi hissetmediğimiz zamanlarda yemek istediğimiz yemekler, o yemekleri ilk yediğimiz yer, bize ilk pişiren kişiye dair hislerimizle ilintili. İngilizcede bu tür yemeklere “Comfort food” deniyor. Rahatlatan, anne yemeği gibi hisler veren yemekler için kullanılıyor. Washington Post’ta 1977’de yayımlanan bir makalede geçiyor bu kalıp, sonrasında Oxford İngilizce Sözlük’e giriyor. Ve öyle benimseniyor ki, ülkelere göre Comfort Food listeleri yapılıyor. Pek çoğu geleneksel tarifler tabii ki. Türkçeye bu tabiri, teselli yemekleri, iyi hissettiren yemekler olarak çevirebiliriz.
New York Eyalet Üniversitesi’ne bağlı Buffalo Üniversitesi’nde yemeklerle kurulan sosyal bağı ortaya çıkarmak için bir araştırma yapılmış. Araştırmacılardan Psikolog Shira Gabriel, “Bize kendimizi iyi hissettiren yemekleri düşündüğümüzde kalorili yemekler aklımıza geliyor, o yemekleri yediğimizde kendimizi iyi hissediyoruz. Ama bu hissin nereden geldiğini düşünmüyoruz. Aslında bu tür yemekler bize sosyal bir his çağrıştırıyor” diyor. Teselli yemeklerinin, aidiyet hissini güçlendirdiğini ve yalnızlık hissini azalttığını da ekliyor.
Özellikle de kendimizi iyi hissetmediğimiz anlarda, sığınacak anılara ulaşmak için en kolay yol, sevdiğiniz yemekler ve onlarla bir tuttuğunuz insanlar. Teselli yemeklerinin gücü, zihninizdeki anılardan geliyor. Mutlu çocukluk anılarınız, en sevdiğiniz yemekte saklı. Ve ne kadar duygusal bir insansanız, yemek sizi o kadar mutlu ediyor. En sevdiğiniz film ve en sevdiğiniz kitaba sık sık geri dönmenizin sebebi de aynı. Bir tür ait olma hissinin geri gelmesi.
Duygusal hafıza ve kokular arasında da bir bağ var. Yemeklerin kokuları, sizin de bazı anılara yolculuk etmenizi sağlıyor. Kokuyla ilintili anıların ortak özelliği, sizi genellikle mutlu anlara döndürmeleri. Bu açıdan düşününce belki de yediğimiz her lokmanın biraz duygusal bir yanı var. Dalından kopmuş bir mandalinanın, bir domatesin kokusunun bizi bu kadar mutlu etmesinin bir nedeni var…
Yemek ve duygular arasındaki bağı derinlemesine çözmeye çalışan pek çok araştırma var. Örneğin, 2011’de yemeklerle duygusal ilişkimiz üzerine bir araştırma daha yapılmış ve sonuçta reddedilme ve yalnız hissetme duygularından kaçmak için teselli yemeklerine sığındığımız ortaya çıkmış. Şekerli, tuzlu ve yağlı yiyeceklerin, beynin ödül mekanizmasını uyardığı biliniyor. Kendilerini mutlu eden yemekler sorulduğunda kadınlar daha tatlı, erkekler ise daha baharatlı yemekleri seçiyor. Yalnız ne yerseniz yiyin, etkisi üç dakika sürüyor. Bütün o mutluluk, üç dakikalık, ancak değer mi, değer…
Sadece ruhunuzu değil, duygularınızı da doyurduğunuz yemekler var ve her biri, mutlu bir ana işaret ediyor. Belki de o yüzden hepimiz dalından kopmuş domates kokusunun, buharı tüten tereyağlı annemizinkine benzer bir patates püresi, çıt diye kırılan yemyeşil salatalıklar, mandıradan alınmış peynirlerin peşinden koşuyoruz, kim bilir… Sırf bu yüzden tarlasından toplayıp getirdiği otları satın aldığımız pazarcı teyzelerin, küçük üreticinin kıymetini bilmek ve iyice düşünmek gerekiyor. Aynı çocukluğumdaki gibi diye düşündüğümüz, bizi mutlu eden tüm o kokular ve tatlar, bu emeklerin ürünü çünkü.
Sinem Dönmez
Yazı yazmaya Cumhuriyet Hafta Sonu ve Pazar eklerinde başladı. Marie Claire Türkiye’de devam etti. Radikal, Birgün, Cumhuriyet Sokak, Glamour, Vogue, Diken, Posta Kitap’a yazılar yazdı. Yazmaya devam ediyor.
05.01.2018
İlgili yazılar:
https://www.ruhundoysun.com/yazilar/medeniyet-kadar-eski-ve-sifali-corba/