Bu yazıyı 3 dakika 8 saniyede okuyabilirsiniz.
Ruhumuzun doyduğu bir yaşam için işe günlük hayatta verdiğimiz kararlarla başlayabiliriz.
Hepimiz, ruhunu doyuran bir yaşamın peşinde koşuyoruz.
Sık sık sizlerden de “ben ne yapabilirim?” sorusunu duyuyoruz. Ruhumuzu doyurduğumuz bir yaşam için işe önce kendimizden, evimizden, ailemizden sonra da yakın çevremizden başlayabiliriz. Hayatımızda küçük, gündelik anlarda verdiğimiz onlarca karar var. Alışverişte, kahvaltıda, yemek yaparken veya sadece çöp atarken. İşte bu günlük hayatın küçücük anlarında verdiğimiz kararlar, aslında çok şeyi değiştirebilir. Değiştikçe alışkanlıklarımızı çocuklarımıza, arkadaşlarımıza, iş arkadaşlarımıza yayabiliriz.
Satın aldığımız ürünlerin hikayesine kulak vermek, şehirdeki evlerimizden çıkıp doğada zaman geçirmek, apartmanda bile toprağa dokunmak, sade bir yaşamı seçmek, ve dahası… Ruhunu doyuran bir yaşam, hayatımıza yayabileceğimiz değişikliklerle mümkün.
Aslında hiç de zor değil. Bir yerden başlamak için birkaç adım atmak yeterli.
Doğaya dönün
Daha çok doğada vakit geçirmemiz gerektiğini biliyoruz. Bunu yapmak için uzaklara gitmek şart değil; şehre yakın koru veya ormanları, deniz kenarlarını, parkları keşfedebilirsiniz. Ormanda yürüyüşe çıkabilir, arkadaşlarınızla buluşmak, sohbet etmek için parka gitmeyi seçebilirsiniz. Piknik yapabilirsiniz. Bir sahil kenarında ayakkabılarınızı çıkarıp kuma basmak bile yeter bazen. Daha uzağa gidebilenler ise kamp yapmayı deneyebilir. Kampta topladığınız odunlarla ateş yakabilir, ağaçların arasına kurduğunuz hamakta kitap okuyabilir, uykuya kuş sesleriyle dalabilirsiniz.
Toprağa dokunun
Toprağa dokunmanın iyiliğini keşfedin. Apartmanınızın bahçesi var mı? Peki ya pencerenin önünde saksılık bir alan? Bir çiçeği büyütmeyi, bir filizi gözlemeyi, sabretmeyi öğrenebilirsiniz. Tohumların büyüdüğüne tanık olmanın neşesi pek az şeyde var. Ellerinizi toprağa bulaştırmanın zevkine varın. Kompost yapın. Bitkilerinizde kullanın. Doğanın devinimine, döngüsüne şaşırın.
Yerelden alın
Daha çok yerelden alın. Yemeğiniz sizden az seyahat etsin. O tatile gittiğiniz küçük kasabada yediğiniz peyniri, balı unutamıyorsunuz değil mi? Nerede üretildiğini öğrenin, telefon edin, kalkıp gidin, keşfedin. Peyniri, sebzeyi, meyveyi az ve öz üreten ama doğru üretenleri arayın, onlarla tanışın. Atalık tohumları ekip, biçen, bir kucak dolusu fasulyesini pazara getirip satan teyzelerle sohbet edin. Gittiğiniz yöreye ait peynirleri merak edin, onları üretenlerle tanışın. Ruhunuzu nereden geldiğini bildiğiniz malzemelerle doyurun.
Yeniden bakın
Malzemeleri yeniden düşünün. Yaratıcılığınızı kullanın. Evde, buzdolabında ne varsa, ne kaldıysa… Biraz zeytinyağlı, ekmekler, bir avuç bakliyat… Her şeyi yeniden değerlendirmenin bir yolu var. İsraf etmemek mümkün. Kalan zeytinyağlıyla kahvaltı hazırlayın, bir avuç nohutu çorbaya katın. Kahve posasını komposta, ekmekleri yeni bir yemek oluşturmak üzere buzluğa kaldırın… Gıdaya bir şans verin, yeniden bakın.
Daha sade bir yaşam
En son ne zaman kitaplığınızı düzenlediniz? Dolapta giymediğiniz kaç giysi var? Sadeleştikçe ferahlayıp, nefes alacaksınız. Okuduğunuz bir kitabı paylaşmak, giymediğiniz bir gömleği ihtiyacı olan birine vermek, ruhunuza da iyi gelecek. Bazı giysiler, aylarca dolabı bekliyor, bir sökük yüzünden çöpe gidiyor. Yeniden bakmak mümkün, eski bir elbisenin yaratıcılıkla nasıl farklılaşabildiğini keşfedin. Çöpe atmayın, iğne ipliği elinize alın. Tamir ettikçe kendinizi iyi hissedeceksiniz.
Sohbet edin
Sofranın etrafında oturmak biraz da hayatı paylaşmak demek değil mi? Aile büyüklerinden öğrendiklerinizi düşünün. Hiç duymadığınız hikayelere şaşırdığınız anları, bir yemeğin ailedeki unutulmaz hatırasını hatırlayın. Daha çok yemek pişirin, daha çok insan toplayın masanın etrafına. Bırakın ettiğiniz sohbetler ruhunuzu doyursun.
Kendinize zaman ayırın
Kendine nefes alacak alanlar yaratın. İyi müzik dinleyin, sevdiğiniz kitapları okuyun, filmler izleyin. O çok sevdiğiniz yemeği bu kez kendiniz yapmayı öğrenin. Küçüklükten beri hayalini kurduğunuz bir şeye başlayın ya da yepyeni bir şey deneyin.
Şehrinizi tanıyın
İnanın şehirde keşfedecek çok şey var. Bazen bir müze, bazen bilmediğiniz bir semt. Bazen tarihi bir dükkan, bir zanaatkar, varlığından haberdar olmadığınız bir tamirci, bir antikacı… Bazı detayları fark etmek için bize zaman bırakmayan büyük şehirlerin küçük köşelerini merak edin. Bir şehri tanımanın en iyi yolu orayı adımlamak. Bildiğinizi sandığınız şehrin sokaklarını yürüyerek keşfedin.
Yemeğin hikayesini dinleyin
Tabağınızdaki gıdanın nereden geldiğini öğrenin. Semt pazarlarından alın sebzeyi, meyveyi. Nereden geldi, nasıl zorluklarla, nasıl bir emekle üretildi, kaç güneş doğdu o olgunlaşırken, merak edin. Dinleyin. Hep kahve aldığınız kahveciyi, manavı, kasabı dinleyin. Yufkacı, manav, fırın, simitçi… Aldığınız her şeyin sofraya gelene kadarki yol hikayesine kulak verin.
Plastiği azaltın
Bir pet şişenin doğada çözünmesi en az 400 yıl sürüyor. Bir insan ömründen kat kat fazla. Cama, kağıda şans verin. Geri dönüştürülebilen malzemelerle değiştirin plastiği. Pet şişe yerine cam şişe, poşet yerine bez çanta kullanın.
09.08.2018
İlgili yazılar:
https://www.ruhundoysun.com/yazilar/edito/