Bu yazıyı 6 dakika 44 saniyede okuyabilirsiniz.
Ruhun Doysun’da sık sık dünya üzerindeki olumsuz etkilerimizi azaltmanın yollarını arıyoruz. Her birimizin nasıl fark yaratabileceğini; mutfakta, evde, doğada nelerin farkına varmamız gerektiğini yazıyoruz. İşe mutfaktan başlayalım. Atabileceğimiz ufak ve büyük adımlar bu yazıda.
Bir plastik şişe 450 sene yok olmadan doğada kalıyor. Bir hamburgerin arkasında 2000 litreden fazla su var. Çöpe attığımız her 1 kilo yemek 10 katı sera gazı emisyonuna sebep oluyor. Bunlar günlük hayatımızın dünya üzerindeki etkilerinden sadece birkaçı. Bizden çok daha sonra bile kalacak olan, bıraktığımız izlerimiz…
İnsanın doğa üzerindeki maliyetini hesaplamanın birkaç yolu var. Karbon ayak izi, su ayak izi ve ekolojik ayak izi. Sonuncusu aralarında en kapsamlı olan. Bu hesaplamalar çok basit görünseler de kafa karıştırabiliyorlar. WWF ekolojik ayak izini şöyle tanımlıyor: Mevcut teknoloji ve kaynak yönetimiyle bir bireyin, topluluğun ya da faaliyetin tükettiği kaynakları üretmek ve yarattığı atığı bertaraf etmek için gereken biyolojik olarak verimli toprak ve su alanı. Ekolojik ayak izi, bir bireyin ya da topluluğun üretim ve tüketim faaliyetleri sonucu doğa üzerinde bıraktığı bu yükü hesaplamaya yarıyor. Amacı, ekosisteme ne kadar geri kazandırmamız gerektiğini belirleyebilmek. Bunu da insan faaliyetinin tükettiği doğal kaynakları yeniden üretebilmek ve oluşturduğu atığı yok etmek için gereken biyo-kapasiteyi ölçerek yapıyor. Biyo-kapasite, küresel hektar (kha) birimiyle gösteriliyor. Kısaca ekolojik ayak izini (kullandığımız kaynakları) dünyaya verdiğimiz yük ve biyolojik kapasite (kullanılabilir kaynaklar) ile karşılaştırmak gerekiyor. Bildiğimiz gibi bugün gelinen noktada kapasitenin çok üzerinde bir kaynak kullanımı söz konusu. Bugünkü tüketim anlayışı ve alışkanlıklarıyla bir değil, birkaç tane Dünya olsa yine yetmez.
Ya etikette yazarsa
Her gün ne kadar para harcadığımızı takip ediyoruz. Bazılarımız ne kadar kalori tükettiğimizi hesaplıyor. Bazılarımız kaç adım attığını izliyor. Yediklerimizin ayak izinin peşine düşmek de aslında çok farklı değil. Dünyada ambalajlı ürünlerde ve hatta restoran menülerinde gıdaların karbon ayak izlerinin yazılması konuşuluyor. Bazı markalar ve ürünler karbon ayak izi etiketlerini başlattılar bile. Ancak kimsenin anlamadığı verilerin ve rakamların işe yaramayacağı kesin. Bu yüzden bazı uzmanlar işi bir adım ileriye götürüp etikette sert ifadelerin olması gerektiğini savunuyorlar. “Sigara kansere yol açar” demek gibi net bir şekilde “bu ürün arıları yok eder” ya da “bu ürün için 1000 litre su harcandı” yazması gerektiğini söylüyorlar. Umarız yakın gelecekte ürünlerin üzerindeki etiketlerde, restoran menülerinde, reklamlarda yediklerimizin doğaya etkileri de şeffafça yazar. Belki biraz naif ve iyimser bir düşünce ama fark ve farkındalık yaratacağına eminiz.
Neler yapabiliriz?
Ekolojik ayak izini azaltmak için yapabileceğimiz çok şey var. İşe tüketim alışkanlıklarımızı gözden geçirerek, ulaşım, gıda ve aldığımız her şeye bu gözle bakarak başlayabiliriz. Toplu taşımayı tercih etmek, evde enerji verimliliği yüksek cihazlar kullanmak, kırmızı et tüketimini azaltmak, geri dönüştürülebilir ürünler kullanmak, plastiği hayatımızdan çıkarmak, gereksiz su ve elektrik tüketiminden kaçınmak, gıda atığını sıfıra indirmek bu adımlardan bazıları.
Gelelim mutfağa… İklim kriziyle mücadelede gıdanın ne kadar önemli bir rol oynadığını biliyoruz. Dünyadaki sera gazı salımlarının yaklaşık üçte biri besin kaynaklı. Üretiminden atığına, gıda ile ilgili aldığımız her karar kritik. Günümüzde gıdanın sofraya gelene kadar geçirdiği süreç çok aşamalı. Endüstriyel gıda sektörünün sonucu olarak üretim için gereken elektrik, su, ilaç; tarımın getirdiği arazi ve su ihtiyacı; hasat için gereken enerji; dağıtım, taşımacılık ya da ulaştırma; ambalaj ve paketleme gibi aşamalar söz konusu. Bir de tabii çöpe giden gıdanın etkisi var.
Ekolojik ayak izimizi azaltmak için mutfakta yapabileceğimiz çok şey var. Her biri ufak bir adım gibi görünse de toplamda fark yaratabilecek güçteler. Bazıları sürekli aklımızda, bazıları ise farkına varmadığımız ama aslında çok kolay uygulanabilecek değişiklikler. Yemeğin malzemelerini nereden aldığımızı, nasıl pişirdiğimizi, ne şekilde sakladığımızı ve neleri çöpe attığımızı gözden geçirip, gereken noktalarda değiştirebiliriz. Bir anda büyük adımlar atamayanlar için ufak adımlarla başlamak da mümkün. Mutfağın farklı alanlarında yaptıklarımızın etkilerini, atabileceğimiz ufak ve büyük adımları aşağıdaki listede bulabilirsiniz.
Enerjiyi boşuna harcama
Evde harcanan enerjinin büyük kısmı mutfaktan geliyor. Ev aletleri de bu enerjinin yüzde 20’sini oluşturuyor. Gereksiz su ve elektrik harcamamaya, enerji verimliliği olan modelleri kullanmaya çalışıyoruz. Ancak yine de farkında olmadan gereksiz kaynak sarfiyatına sebep olabiliriz. Yapabileceklerimizden bazıları: Kahve makinası, ekmek kızartma makinası gibi ev aletlerini çalıştırmadığımız zamanlarda fişten çekmek; buzdolabının kapısını açık tutmamak; bulaşık makinasını iyice doldurduktan sonra çalıştırmak…
Ufak adım: Bir hafta fazla dolmuş bir ısıtıcıda su kaynatmak bir gün boyunca televizyon çalıştırmakla aynı enerjiyi harcamak demek. Ufak adım, su ısıtıcısını fazla doldurmamak ya da zamanından önce çalıştırmamak olabilir.
Büyük adım: Yenilenebilir enerji kaynaklarını evimize taşımak.
Plastik yokken ne yapıyorduk?
Plastiksiz bir mutfak düşünemez olduk. Halbuki plastik konusu ne kadar da yeni. 1950’lere kadar hayatımızda yoktu ve pekala birçok çözüm bulabiliyorduk. Plastik tüketimini, özellikle de tek kullanımlık plastik kullanımını azaltmak için ilk adım eve sokmamak. Buzdolabı poşeti ve streç film yerine kavanoz, kapaklı kutu ya da balmumundan yapılan kumaşlar gibi ekolojik alternatifler kullanılabilir. Buzdolabı poşetinden vazgeçemiyorsanız, yıkayıp tekrar tekrar kullanabilirsiniz. Plastik çöp torbası yerine doğada çözünür torbalar tercih edilebilir. Ayrıca aldığımız her paketli ürünün doğada çözünür ambalajı olmasına dikkat edebiliriz.
Ufak adım: Dışarıdan yemek sipariş ettiğimizde tek kullanımlık plastik servisleri özellikle istemediğimizi belirtebiliriz.
Büyük adım: Alışverişe giderken kendi kutu ya da kese kağıtlarımızı kullanmak. Plastik ambalajlı ürünleri eve almamak.
Endüstriyel hayvancılık
Bugün endüstriyel hayvancılığın iklim krizine etkilerini çok daha iyi biliyoruz. Hayvan yetişticiliğinde fazla miktarda besin, su ve yeşil alan gerekiyor. Bir yandan da hayvanlar yediklerini sindirirken metan gazı salgılıyorlar. Bu nedenle bitki bazlı beslenmek karbon ayak izini düşürmenin en önemli adımlardan biri. Konu sadece et ile de bitmiyor. Endüstriyel süt ürünleri ve yumurta da düşünmemiz gereken konular.
Herkesin bir günde et yemeyi tamamen bırakmasını bekleyemeyiz. İşe yediğimiz etin, tavuğun, sütün, yumurtanın nereden geldiğini bilmekle başlayabiliriz. Haftada en az bir günü hayvansal ürün tüketmeden geçirmeyi deneyebiliriz. Şanslıyız; sebzesi, meyvesi, otu, yeşilliği, bakliyatı bol bir mutfağa sahibiz.
Ufak adım: Haftada en az bir gün hayvansal ürün tüketmemek.
Büyük adım: Az kullandığımız bitkisel malzemeleri mutfağımıza sokmak.
“Çirkin” meyve ve sebze
Meyve ve sebzelerin üçte biri çiftlikten markete giderken şekilleri nedeniyle reddedildikleri için market raflarına bile girmiyor. Avrupa’da her sene 50 milyon ton sebze ve meyve görüntülerinden dolayı çöpe atılıyor. Ayrıca bu atığın sera gazı emisyonu 400 bin otomobile eş değer. Yamuk yumuk, eciş bücüş, hafif yaralı bereli meyve ve sebzeler gayet yenebilir, besin değeri yerinde ve hatta bazen daha lezzetli olabiliyor.
Ufak adım: Alışveriş yaparken özellikle “çirkin” meyve sebze almak.
Büyük adım: Alışveriş yaptığımız yerlerde bu ürünleri talep etmek.
Yerel malzeme
Ulaşım, gıdanın sebep olduğu sera gazı emisyonlarının yüzde 5’inden sorumlu. Ne kadar uzaktan geldiği gibi nasıl geldiği de önemli. Gemilerle ulaştırılan muz ve uçakla gelen Peru kuşkonmazı arasında fark var örneğin. Yerel tüketmek sadece doğayı değil, küçük üreticiyi, çiftçiyi de korumak demek. Ayrıca kışın yenen şeftalinin, yazın yenen ıspanağın doğal şekilde üretilmediği de gerçek. Tam olgunlaşmadan yola çıkan ürünün besin değeri de yerelle aynı olmayabiliyor.
Ufak adım: Yaşadığımız bölgede hangi mevsimde ne yetiştiğini öğrenmek.
Büyük adım: Sadece yerel ürün kullanmak.
Neyi çöpe atarsan o’sun.
Gıda israfı Ruhun Doysun’da çok sık konuştuğumuz bir konu. Eve aldığımız yiyeceklerin israfını önlemenin birçok yolu var. Kalan yemekleri değerlendirmek, bozulmak üzere olan malzemeleri yaratıcı şekillerde kullanmak, doğru saklamak gibi..
Her sene 7.1 milyon ton gıda çöpe gidiyor. Bu sadece dünyadaki tüm aç insanları doyurmaya yetmiyor, doğaya da ciddi etkisi var. Gıda israfının karbon emisyon yansıması 14 milyon ton. Sadece ihtiyacımız kadar satın alıp, hazırladığımız yemekleri bitirip, bozulan meyve-sebzeleri değerlendirerek karbon ayak izimizi düşürebiliriz.
Ufak adım: Ne kadar gıda çöpe attığımızı gözlemleyip farkında olmak.
Büyük adım: Tamamen sıfır atık bir mutfak için kompost yapmak. Aslında o kadar da zor değil, işe tezgah üzeri ufak bir kompostla başlanabilir.
Gerçek temizlik
Birçok temizlik ürünü hem bize hem de doğaya zararlı. İçerdikleri kimyasallar ve ambalajları sayesinde temizlik yapmak yerine aslında bedenimizi ve doğayı kirletiyoruz. Günlük yaşamda kullandığımız ürünler binlerce kimyasal içeriyor ve her yıl bunlara yenileri ekleniyor. Bu ürünlerin derdi evimizle de sınırlı kalmıyor; büyük kısmı kanalizasyona ve su sistemlerimize karışıyor, spreyli ürünler havayı da tehdit ediyor.
Ufak adım: Kullandığımız temizlik malzemelerinin ne içerdiğini öğrenmek.
Büyük adım: Doğal ve hatta ev yapımı temizlik solüsyonları hazırlamak.
Suyu saklamak
Günlük su harcamamızın yüzde 13’ünü mutfakta yapıyoruz. Bulaşık yıkarken musluğu iki dakika açık bırakmak bulaşık makinasını çalıştırmakla aynı miktarda su harcıyor. Suya sahip çıkmaya mutfaktan başlayabiliriz. Öncelikle musluklar; normal musluklarda dakikada 8-27 litre su tüketilirken düşük akımlı musluklar su tüketimi yarı yarıya düşürülebiliyor. Muslukların su damlatmamasına da dikkat etmeli, farkında olmadan ciddi su ziyanı söz konusu olabilir. Yıkama konusuna gelince; bulaşık makinasını çalıştırmadan önce tamamen dolmasını beklemek, sebze meyveleri akan su yerine su dolu bir kapta yıkamak, makarna ya da sebzelerin haşlama suyunu çiçekleri sulamak için, hatta başka yemeklerde kullanmak su tasarrufu için atılabilecek adımlardan bazıları.
Ufak adım: Gereksiz büyük tencere ve tava kullanmamak.
Büyük adım: Evdeki tüm tesisatlarda sensörlü muslukla kullanmak.
11.10.2021
İlgili Yazılar
https://www.ruhundoysun.com/yazilar/ileri-donusum/
https://www.ruhundoysun.com/yazilar/geri-donusum/